1. Anasayfa
  2. İnceleme

Somerville Oyunu

Somerville Oyunu

Dinozor oyuncuların oyun sektörüne ait bakış açılarını bana kalırsa iki döneme ayırabiliriz:
2010 öncesi ve sonrası. Otuza merdiven dayadığımdan, kendimi de dinozordan hallice görüyorum ve kendi bakış açımdan ben bu periyodu şu şekildeki değerlendiriyorum: 2010 öncesinde oyunlarda boyuta ve grafiğe oldukca ehemmiyet veriliyordu. Oyuncular aleni dünya ve güzel grafikli oyunlara her vakit 1-0 önde bakıyordu ve bu oyunların kimisi leş benzer biçimde olsa da, ne olursa olsun bir halde satış başarısı elde ediyordu.

Sonra 2010’lara geldik ve bağımsız geliştiriciler “Hop, ikimiz de varız! Arkamızda büyük bütçeler ve dev holdingler yok fakat bu işe gönül veren aşırı istekli kişiler var,” dercesine dehşetengiz oyunlar çıkartmaya başladı. Braid, Limbo, Fez, Super Meat Boy falan filan derken bugünlere geldik. Artık Hades benzer biçimde oyunlar Call of Duty’lere meydan okuyabiliyor. Outlast, Resident Evil kadar satış yapabiliyor. Ve bunun en büyük nedenlerinden biri, yaratıcılığını ve tecrübesini sentezleyerek Limbo ve Inside benzer biçimde indie başyapıtları ortaya koyan Playdead Studios diyebiliriz.

Oyunumuz Somerville, her ne kadar Playdead tarafınca yapılmamış olsa da, Playdead’in eski CEO’su ve kurucularından kabul edilen Dino Patti’nin yapımdaki emeği büyük. Somerville, Dino’nun Playdead’den ayrıldıktan sonrasında kurduğu Jumpship isminde yeni şirketimizin ilk oyunu. Yani Limbo’nun ve Inside’ın arkasındaki beyin, Somerville’in de arkasında. İşin en güzel kısmıysa, bunu bol miktarda hissediyor olmamız.

Somerville, yeniden Limbo ve Inside seçimi bir senaryo anlatımını benimsemiş. Fakat bu sefer bu algıyı oldukca daha genişletmiş ve sinematografik bir hale getirmiş. Oyunda tek bir kelime diyalog olmamasına rağmen, oldukca bayat ama sürükleyici bir öykü var. Biz de diyalogsuz bir halde bu senaryoyu keyifle takip ediyoruz.

Senaryoyu asla anlatmasam da başlıktan anlayabilirsiniz aslına bakarsak. Ailece, tatlı orman kulübemizde takılmak için küçük bir gezi düzenliyoruz. Baba, anne, küçük çocuk ve şeker köpeğimizle birlikte aile saadetine doyarken, aniden uzaylı istilası başlıyor. Biz de isimsiz kahraman aile babasını oynatıyoruz ve bir halde ailemizden kopup onları aramaya başlıyoruz. Spoilersız olarak bu kadar anlatabileceğim senaryo, gördüğünüz benzer biçimde salt bir Dünyalar Savaşı klişesi. Ama merak etmeyin, senaryo hafiften dallandıkça tat vermeye ve klişeleri inceden kırmaya başlıyor.

İnceleme süresince karşılaştıracağım o tahmin ettiğiniz iki oyunda olduğu benzer biçimde, temelde aslına bakarsak Somerville de bir platform oyunu. Oyunda iki değişik platform mekaniği var. Uzaylılarla yaşadığımız küçük bir münasebet sonrası, ana karakterimiz iki değişik süper güç elde ediyor. Bunlardan ilki, uzaylı formlarını eritmeye yarayan bir güçken, diğeriyse bu formları katılaştırmaya yarıyor. Yani 4 saat süresince kullandığımız mekanikler bunlar olsa da, oyun bu müddette kendini yine etmemeyi ve sıkıcılıktan uzak bir halde bu dinamiklerle kendini oynatmayı başarıyor.

2D + 3D = 2,5D?

Somerville’in Limbo ve Inside’dan ayrılmış olduğu en büyük nokta, kamera açılarında kendini gösteriyor. Oyun harbiden bir film edasında devamlı kamera açısı değiştirip duruyor. Bir bakıyorsunuz klasik iki boyutlu platform kamerası, karakterimiz yan yan koşuyor. Sonra bir bakıyorsunuz TPS’ye dönüşmüş, peşinden hop, ilk Resident Evil’larda olduğu benzer biçimde odalarda durağan bir kamera üstünden oynatıyoruz.

Peki bu şekilde kameranın fır fır dönmesi güzel bir şey mi? Oyuna dinamizm katmış olduğu ve sinematik yaklaşımını günlendirdiği doğru. Ama teknik aksaklıklar yüzünden bol miktarda çıldırttığı da bir gerçek. Bazen kamera açıları o denli fena ayarlanıyor ki ne karakterimizi görebiliyoruz, ne de gideceğimiz yeri. E madem altından kalkamayacaktınız, o vakit keşke bu toplara girmeseydiniz diye de bol miktarda söylenip duruyoruz o yüzden.

Teknik aksaklıklar, ne yazık ki kamera açılarından ibaret değil. Maalesef tasarımda ve oynanışta da birçok aksaklık bulunuyor. İnanılmaz saçma görünmez duvarlar, bulmacayı halletmek için görünmeyen bölgelere gitmek zorunda olmak, bir sürü anlam ifade etmeyen bug, kaçma ve aksiyon sahnelerinde hep aksayan kurgu, performans sorunları… Ay vallahi yazarken daraldım. Yerim kısıtlı olmasa daha yazardım bu arada, say say bitmiyor yahu. O kadar oldukca sorunu var ki bu oyunun. Bir bölümü gelecek muhtelif güncellemelerle çözülebilecekken, büyük bir kısmının çözülmesi ne yazık ki dev gibi güncellemeler olmadan olası de değil üstelik. Çünkü bunların bir bölümü harbiden bilgili olarak